“İzmir Mutfağı’nın Sağlık Üzerine Etkisi

Yaşar Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü, “Türk Mutfağı Haftası” etkinlikleri kapsamında İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü iş birliğiyle “İzmir Mutfağının Sağlık Üzerine Etkisi” başlıklı seminer düzenledi.

Yaşar Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü Başkanı Doç. Dr. Seda Genç’in moderatörlüğündeki seminer Uygulama Mutfağı’nda gerçekleştirildi. Mutfak Araştırmacısı, Gazeteci-Yazar Nedim Atilla ve Kardiyolog Prof. Dr. Abdi Sağcan konuşmacı olarak yer aldığı seminere, İzmir Kültür ve Turizm Müdürü Murat Karaçanta, Yaşar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Arslan Örnek, Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Murat Komesli, akademisyenler, kamu kurumu temsilcileri ve öğrenciler katıldı.

Açılışta konuşan Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Murat Komesli, ” Üniversiteler, gerçekleştirdikleri eğitim, öğretim ve araştırma faaliyetlerinin yanı sıra  toplumsal katkı faaliyetleri de yürütür. Bu etkinlik de kentimize toplumsal bir katkı olarak  sosyal sorumluluk bilinciyle düzenlendi. Ayrıca, Kültür ve Turizm Bakanlığımızca içinde bulunduğumuz hafta, 2022 yılından itibaren başlamak üzere “Türk Mutfağı Haftası” olarak ilan edildi. İzmir Mutfağının da Türk Mutfağı içinde önemli bir yere sahip olduğu göz önüne alınarak, Yaşar Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümümüz ve İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü iş birliği ile “İzmir Mutfağının Sağlık Üzerine Etkisi” konulu bu semineri düzenledik” dedi.

Prof. Dr. Murat Komesli

İzmir Kültür ve Turizm Müdürü Murat Karaçanta ise Türk Mutfağı Haftası kapsamında şehrin tüm bileşenlerinin bir araya gelerek hazırladığı çok güzel ve dolu dolu bir program hazırladıklarını ifade ederek, “Gastronomiye ve alternatif turizme çok önem veriyoruz. Üniversitelerden 25 kişilik komisyonla İzmir’in bir mutfak kitabını hazırladık, çalıştay yaptık İzmir yemeklerin tescillenmesi için. 23 tane yemek belirledik ve müdürlüğümüz, İzmir Ticaret Odası, İzmir Ticaret Borsası, Belediye hep birlikte tescillenmesi için çalışıyoruz” dedi.

Murat Karaçanta

Moderatör Doç. Dr. Seda Genç de İzmir mutfağının somut olmayan bir kültürel miras olduğunu vurgulayarak, “Yemek ve beslenmek tüm insanlar için elzem ama sağlık ve beslenme ayrılmaz iki kavram. Bu coğrafyada yaşayanlar olarak şanslıyız. Bu kültürel mirasa sahip çıkmamız, sürdürülebilir olmasını ve nesilden nesle aktarılmasını sağlamamız gerekiyor. Biz de bölüm olarak üzerimize düzen vazifeyi yapmaya çalışıyoruz” diye konuştu.

Doç.Dr.Seda Genç

Mutfak Araştırmacısı, Gazeteci-Yazar Nedim Atilla, beslenme piramidinin geniş tabanını sebze ve meyvelerin oluşturduğu, karbonhidratların dengeli biçimde dağıldığı, balık ve beyaz etin kırmızı ete göre çok daha fazla tüketildiği, katı yağlar yerine zeytinyağının kullanıldığı Ege ve Akdeniz mutfağın önemine dikkat çekti. Atilla, “Unesco tarafından kültürel miras olarak belirlenmiş olan Akdeniz Beslenme Piramidi’nin alası İzmir’de var. Örneğin zeytinyağının yıllık kişi başı tüketimi Türkiye ortalaması 2 litreyken İzmirlinin ortalaması 20 litre. Piramide bire bir uygun besleniyor İzmirliler. Bunun adı da çok net. İyi beslen, iyi yaşa. İyi beslenmek, iyi yaşamanın yöntemini bu coğrafyada yaşayanlar çok eski zamanlardan biliyor ve doğru beslenmenin peşinde koşmuşlar. Tarih öncesi çalışmalar, İzmir Müzesi’nde sergilenen çeşitli objeler var, onlardan hareketle geçmişte bugünkü yediklerimize benzer şeyler yediklerini düşündürüyor. Avcı toplayıcılık yapıp nerede ot var bulun yiyin, nerede balık var bulduğunuzu yiyin. Sağlıklı beslenmenin temelinde bu diyetler var” dedi.

Nedim Atilla

Nedim Atilla, İzmir’in 8 bin 500 yıllık, çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış tarihine dikkat çekerek, “İzmir’in, tarih boyunca göçlerle birlikte ve bir liman şehri olmanın getirdiği zenginlikleri de mutfak kültürüne ve beslenme alışkanlıklarına çok iyi yansıdığını görüyoruz. Liman ve ihracata baktığımızda tarih boyunca üzüm, incir, zeytinyağı olduğunu görüyoruz. Bunlar uygarlık yaratan bitkilerdir. Hangi müzeye giderseniz gidin hangi mitolojik hikayeye bakarsanız bakın hepsinde zeytinyağı, incir, üzüm vardır. Her yerde bu konuda bir anlatıma denk gelirsiniz. Yeşilova Höyüğü’nde 3 yıl önce bulunanlara baktığımızda 8 bin 500 yıl önce İzmir’de üzümün kullanıldığını gördük, ne kadar önemli. 140’tan fazla yenilebilir otumuzla, denizlerimizin benzersiz zenginliğiyle İzmir mutfağı gerçek anlamda iyi beslen, iyi yaşa mutfağıdır. İzmir mutfağı sadece kıyı sahili olarak algılamamak lazım. Örneğin Tire, Ödemiş göçmenlerin, yörüklerin geliştirdiği inanılmaz bir mutfak var. Bu yerel zenginlikler ve Seferad Yahudileri gibi göçlerle gelenlerin de katkısıyla bu sağlıklı beslenme mutfağının biraz daha geliştiğini görüyoruz” diye konuştu.

Prof. Dr. Abdi Sağcan

Medicana İzmir Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Abdi Sağcan da Hipokrat’ın diyetin en etkin ilaç olduğunu söylediğini belirterek, “Bundan yaklaşık 2 bin 500 yıl önce tıp biliminin babası Hipokrat; ‘Besinler ilacınız, ilacınız besininiz olsun’ demiş. 1900’lü yıllarda ölüm sebeplerine baktığımızda zatürre, tüberküloz, difteri vardı. Bugün ise bu hastalıklardan ölümler son derece az. Günümüzdeki ölüm sebeplerinin başında kalp hastalıkları, kanser, felç kronik solunum yolları enfeksiyonları geliyor. Türkiye ölüm istatistiklerine göre de dolaşım hastalıkları yüzde 40 ile ilk sırada” dedi.

Akdeniz tipi beslenmeyle ilgili çalışmaların hep başarılı sonuçlar gösterdiğini belirten ve bu tip beslenmenin sağlık açısından önemine dikkat çeken Prof. Dr. Sağcan, “Akdeniz tipi beslenmenin yanına her günde 30 dakikadan az olmamak üzere yeterli fiziksel aktiviteyi, yeterli su tüketmeyi koyup sigara-alkol vb. zararlı maddelerin tüketimi de olmazsa siz yüzde 80 daha az damar hastası olursunuz. Ama bu kazanımı bir tane sigarayla bile kaybedebiliriz” diye konuştu.