Yeni Asır- Yaşar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Meltem İnce Yenilmez röportajı…

“Kadının, iş arayan işsiz olmaya bile zamanı yok”

Yaşar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Meltem İnce Yenilmez, Türkiye’de kadınların iş hayatı ile ilgili yaşadığı çıkmazları anlattı.

ENGİN TATLIBAL- YENİ ASIRTürkiye’de kadınların istihdama ve işgücüne katılım oranları halen istenen seviyede değil. Ancak son dönemde bu tablo değişme belirtileri göstermeye başladı. 2002 yılında yüzde 27 seviyesinde olan kadın işgücü, 2012 sonu itibariyle yüzde 30’a dayandı ve oran giderek artıyor. Bu artışın çeşitli iktisadi ve sosyal yansımaları var. Erkek ve kadın çalışanlar arasında iş yükü ve ücret adaleti giderek daha dengeli bir duruma gelirken bazı uzmanlar, özellikle kentsel alanlarda boşanma oranlarında görülen artışı da kadının işgücüne katılımının artmasına bağlıyorlar.
Duygu Asena, 1987’de “Kadının Adı Yok” demişti. Aradan 25 sene geçti ve artık Türkiye’de kadının adı var. Toplumun her kesiminde kadınlar önemli görevlere yükseliyorlar günden güne. Yaşar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Meltem İnce Yenilmez de Türkiye’de kadın ekonomisi üzerine akademik çalışmalar yapan önemli bir bilim kadını. Yenilmez ile Türkiye’de kadın işgücünün mevcut durumunu ve çıtanın yükselmesi için yapılması gerekenleri konuştuk.

Geri plandalar

– İktisadi üretim süreçlerinin içinde kadının mevcut durumu, nitel ve nicel olarak nedir? İstihdamın ve işgücünün ne kadarını kadınlar oluşturuyor?
– Kadının toplum ve sosyal hayat içerisindeki yeri oldukça fazla. Ekonomik anlamda ise kadınlar daha geride kalıyor ne yazık ki. Son 20 yıl içerisinde dünya genelinde çalışma yaşamında yer alan kadın oranında önemli artışlar oldu. Fakat günümüzde hala kadınlar gerek toplumsal gerekse ekonomik kalkınmanın getirisinde erkeklere kıyasla daha geri planda kalmaktalar. Ülkemizde de durum çok farklı değil. Son 10 yıla bakıldığında kadınların işgücüne katılma oranında görece bir artış söz konusu. 2002 yılında yüzde 26.9 iken, 2010 yılı için yüzde 27.6 ve 2012 yıl sonu için yaklaşık yüzde 29.5 olarak belirlenmiş rakamlar var. Diğer ülkeler ile kıyaslandığında ne yazık ki ülkemiz oldukça gerilerde. Mesela OECD ülkelerinin ortalaması yüzde 61.8… Kadınlar Güney Kore’de yüzde 55, Macaristan’da yüzde 57 ve Brezilya’da yüzde 65.3 seviyesinde işgücüne katılıyorlar.
Meltemince1Ücretsiz işçi
– Kentsel ve kırsal alanda durum nedir?

– 2012 verilerine göre kentsel alanlarda kadınlar yüzde 25.9 olan kadınların işgücüne katılım oranı, kırsal alanda yüzde 30.1 olarak karşımıza çıkıyor. Ancak bununla birlikte kırdaki her 100 kadından 78’i tarım kesiminde çalışıyor ve bu kadınların neredeyse yüzde 70’i ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyor. Yani kırsal alan söz konusu olduğunda kadınların rakamların gösterdiğinin çok üzerinde bir katılımı var işgücüne. Ama bu kadınların çoğunluğu emeklerinin karşılığını tam anlamıyla alıyor değiller.
– Kadın işverenler?
– İşteki durumları açısından bakıldığında her 100 kadından sadece 13.1’i kendi hesabına ve işveren konumunda çalışmakta. Geriye kalanlar ise herhangi bir ücret ya da yevmiye karşılığında çalışıyor ve TÜİK’in 2012 verilerine göre bunların yüzde 38.7’si ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyor. Yine 2012 yılı verilerine göre ülkemizde istihdama katılan kadınların yüzde 47.9’ü tarım sektöründe, yüzde 21.5’i sanayi sektöründe, yüzde 24.4’ü ise hizmetler sektöründe yer alıyor.
– 2012 için yüzde 30 civarında işgücüne katılımdan bahsettiniz kadınlar için. Bu oranın düşük olmasında etken sebepler neler?
– Bunu aslında kadınların işgücü dışındaki diğer alanlardaki varlıklarının görece az olmasına bağlamak doğru olur. Eğitim seviyesinin düşük olması, iş yaşamında verilen eğitimlerin niteliklerinin yetersiz olması, teknolojik ilerleme sürecinde bilgi eksikliği gibi noktalar, bu süreci hızlandırıyor. Ayrıca kadınların ücretli çalışmak yerine ev işleri ve çocuk bakmak için ayırdıkları vaktin fırsat maliyeti oldukça yüksekt. Kadınların aktif iş arayan işsiz olmak için bile zamanları yok ne yazık ki.
Az para veriliyor
– Bu tablodaki rakamların daha iyi bir seviyeye çıkabilmesi için ne gibi stratejik adımlar atılabilir?

– Kadınların eğitim düzeyinde yaşanan artış, işgücüne katılımlarını da artırmakta. Fakat erkeklere kıyasla düşük ücretle çalıştırılma, bazı mesleklerin kadınlara uygun işler olarak toplum içerisinde uygun bulunmaması, iş paylaşımında adil davranılmaması, herhangi bir ekonomik kriz durumunda öncelikli olarak kadınların işten çıkarılması gibi unsurlar, birçok kadının kayıt dışı istihdamda sosyal güvencesiz çalışmaya zorluyor. 2003 yılında yürürlülüğe giren İş Kanunu’nda kadın ve erkek için eşit değerde eşit ücret maddesi ile bu problemlerin bir kısmı aşılmaya çalışılsa da, çalışma yaşamında bazı cinsiyet ayrımcılığı örnekleri ile karşılaşılıyor hala. Bununla beraber, kadınların aile yaşamında çocuk bakımı ve ev işleri gibi yükümlülükleri var. Bu sorumluluklar da kadınların işgücü piyasasında pasif olmasının nedenleri arasında. Ülkemizde kreş veya gündüz okulları gibi sosyal olarak kadına destek olacak kurumları da yeterli sayıda değil. Bakım hizmetlerinin kamusallaşması, iş-aile hayatının dengelenmesi, eğitim seviyelerinin artırılması, ücretlerde yapılacak düzenlemeler, ev içindeki sorumluluklarda yapılacak dönüşüm, çocuk sahibi olan çalışan kadınların çalışma saatlerinin azaltılması ya da devletin bu konuda destek olması, işgücü piyasasının kadın istihdamını da koruyucu ve geliştirici şekilde düzenlenmesi uygulanabilecek stratejik adımlardır bana göre. Bu desteklerin sağlanması ve eşitsizliklerin giderilmesi, kadınların işgücüne katılımlarını özendirecektir mutlaka.

Boşanma artıyor
– Kadının üretim süreçlerine katılımının artması ile boşanma oranları arasında bağlantı kuruluyor, böyle bir bağlantı vardır diyebilir miyiz?

– Çalışan kadınların çalışmayanlara kıyasla daha fazla boşanma oranına sahip olduğunu söyleyebiliriz. Kadınların işgücüne katılımlarındaki artış, hizmet sektörünün hızlı bir şekilde gelişmesiyle birlikte, kadınların erkeklere ikame durumunda olması ve kazanma güçlerini artırmalarından kaynaklanıyor. Kazanma güçlerinde yaşanan bu artış, çocuk doğurmanın fırsat maliyetini artırıyor. Bu ise evlilikten sağlanan faydayı azaltıyor. Sonuç olarak boşanma riski fazlalaşıyor. Boşanma olası bir durum olursa, çocuk bakımı maliyeti artacağı için bu doğurganlığı daha da etkiliyor ve bir kısır döngü ile karşı karşıya kalıyoruz. Ayrıca bazı iş veya meslek gruplarında kadınların evli olması, kariyerlerini olumsuz etkileyebiliyor. Evli kadınlar aynı iş için erkeklerden daha az ücret alıyor ve terfilerde zorluk yaşıyorlar. Bu da kadınları boşanmaya iten bir faktör oluyor.

AdTech Ad