‘Çözüm için genç mültecileri dikkate almalıyız’

Yaşar Üniversitesi Jean Monnet Kürsüsü ve Farkındalık Yarat Derneği, Dünya Mülteciler Günü kapsamında ‘Türkiye’deki Genç Mülteciler ve Entegrasyon’ adlı çevrimiçi etkinlik düzenledi. Yaşar Üniversitesi Avrupa Birliği (AB) Merkezi Müdürü Doç. Dr. Gökay Özerim, geçtiğimiz yıl yaptıkları ‘Türkiye’deki Genç Mülteciler İçin Destek Mekanizmalarının İyileştirilmesi İçin Durum ve İhtiyaç Analizi Çalışması Raporu’nun sonuçlarından örnekler verdi. Türkiye’deki genç mültecilerin; eğitim, istihdam, ekonomik durum ve sosyal uyumu ile iletişim, sağlık, Türkiye’deki yaşamı ve geleceği konuları ele alındı.

Yaşar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve AB Merkezi Müdürü Doç. Dr. Gökay Özerim, raporun, “Genç Mültecileri Destekleme Programı” kapsamında, Toplum Gönüllüleri Vakfı ortaklığında, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye finansal desteğiyle hazırlandığını söyledi. Gökay Özerim, “Genç mültecilerin sorunlu olduğu alanları anlamaya çalıştık. İstihdam, sosyal uyum, Türk toplumuyla iletişim ve genç algısıyla ilgili konuları konuştuk. Eğitim alanında, bırakın üniversiteye sınavsız girmeyi üniversiteye giren geçici korumalı Suriyeli oranı çok çok düşük. İlkokula entegre etme konusunu başarı sayabiliriz. Ama yaş yükseldikçe entegre olma ihtimali azalıyor. 15 yaş üzeri gençler için farklı sorumluluklar var. Aileye bakma, geçindirme, aile bütçesine katkı sağlama en önemli vazifeleri olarak görülüyor. Kadınların sebepleri biraz daha farklı. Ailevi sorumluluklar, çalışmak zorunda olmak veya çalışmaya izin verilmemesi gibi sorunlar var. Türkçe konuşmak ve öğrenmek için kaynakları ve vakitleri yok. Türkçeyi öğrenmek konusunda ise çok büyük istek ve motivasyonları var. Dili öğrenmeden bu uyumun gerçekleşmeyeceği konusunda hemfikirler. Çok güzel Türkçe konuşan gençlerle de karşılaştık, sürecin gerekleri kapsamında. Türk televizyonlarını çok az Suriyeli genç izliyor. Toplumda ne olup bittiğini öğrenemiyorlar” diye konuştu.

İki toplumun iletişimini sağlamak adına kurumlara görev düştüğünü belirten Özerim, “Sosyal medyadan çok fazla ön yargı ediniyoruz. İletişim bağlarının zayıf olduğu noktada iki toplumu barıştırmak için kurumlara görev düşüyor. Bilgi sağlamak ve biraz da karanlık noktaları düzeltmek. Sivil topluma ve kamu kurumlarına büyük görev düşüyor. Bu etkinliği gençlerin kurduğu bir sivil toplum kuruluşu ile ortak düzenliyoruz. İnsanla ilgili her konu gibi mülteci konusu da çetrefilli bir konu. Ülkelerinde her şey düzelse bile Suriyelilerin yüzde 50’si Türkiye’yi yeni anavatanı olarak görüyor ve burada kalmak isteyecekler” dedi.

TÜRKİYE’NİN YÜKÜ ÇOK FAZLA

2011 yılından bu yana özellikle Suriye’den gelen göçler kapsamında Türkiye’nin büyük bir mali, sosyal ve politik yük üstlendiğini hatırlatan Doç. Dr. Gökay Özerim, “Kamu kuruluşları ve sivil toplum, bu süreçte büyük çaba harcadı. Mülteciler konusunda dünyada uluslararası bir yük paylaşımı yok. Türkiye, bu yükü en fazla alanlardan birisi. Bu sorumluluk paylaşımının düzgün yapılmaması, bir insan hakkı olan uluslararası korumanın ve buna ilişkin sistemin de küresel ölçekte pek de iyi gitmemesine sebep oluyor. Bugün, Covid-19 salgınının da etkisiyle insanlar, kendi ülkesinde yaşayanlara bile mesafeli hale gelirken dışarıdan birini kabul etme konusu bir süre daha sıkıntılı olacak gibi. Bu da en çok mültecileri etkiliyor. Çözüm, uyum ve entegrasyon boyutundan geçiyor. Bilgilendirme, şeffaf politikalar üretme de önemli. Çözümler için daha çok gençliği dikkate almalıyız” şeklinde konuştu.

Rapor, geçtiğimiz yıl, Suriye’nin yanı sıra Afganistan, Somali, Irak ve İran’dan Türkiye’ye gelen 4 farklı şehirde 15-30 yaş arası bin 402 gençle yüz yüze anket ve mülakat yoluyla görüşmeyi içeriyor ve ülkemizde genç mülteciler üzerine şimdiye kadar hazırlanan en geniş kapsamlı araştırmalardan biri olma özelliğini taşıyor. Raporla ilgili bilgiler veren Doç. Dr. Özerim, araştırmanın, genç mültecilerin durum ve sorunlarını ortaya koyduğu gibi potansiyellerini göstermek açısından ve sorunların çözümü yolunda önemli ipuçlarını da içerdiğini ifade ederek şunları söyledi:

“Katılımcıların yüzde 50,4’ü Türkiye’de bir kursa katıldıklarını belirtiyorlar. Yüzde 64,8 oranla en çok katılımın Türkçe dil kurslarına olduğunu gördük. Genç mültecilerin yüzde 40’ı toplumla Türkçe iletişim düzeylerini ‘orta derece’ olarak tanımlarken, yüzde 30’u iletişim düzeyinin ‘iyi ya da çok iyi’, yüzde 30’u ise ‘az ya da çok az’ olduğunu düşünüyor. Katılımcıların yüzde 62’si, toplumla daha iyi diyalog kurabilmek için Türkçe kursunun en çok ihtiyaç duydukları kurs olduğunu ifade ediyor. Saha araştırması, genç mültecilerin neredeyse beşte birine kronik hastalık teşhisi konduğunu gösteriyor. Yüzde 81’i sağlık hizmetlerinden memnun olduklarını ifade ederken, bu kesimin yüzde 40’ı sağlık hizmetlerinin kolay ulaşılabilir ve yeterli olduğunu belirtiyor. Katılımcıların yüzde 30,2’si dil farklılıklarından dolayı kendilerini ifade edememekten bahsetmekte”