Büyük dönüşümün öncüsü nasıl başardığını anlattı

Garanti Bankası Genel Müdürü ve CEO’su olarak görev yaptığı 1991-2000 yılları arasında aldığı sıra dışı kararlar ve ortaya koyduğu yeniliklerle sektörde büyük bir dönüşüme önderlik eden Akın Öngör, nasıl başardığını Yaşar Üniversitesi’nde düzenlenen söyleşide anlattı. Garanti Bankası’nın piyasa değerini 150 milyon dolardan 5 milyar dolara taşıyan Öngör, Türkiye’nin genel yönetim kültüründen uzak adımlar atarak hedefe ulaştığını söyledi.   

BAŞINIZ BULUTLARDA, AYAĞINIZ YERDE OLACAK

2003 yılına kadar Garanti Bankası Yönetim Kurulu Murahhas Üyesi, GarantiBank International, Garanti Moskova, Garanti Sigorta ve Garanti Teknoloji’nin Yönetim Kurulu Başkanı olan; bu dönem içinde Türk Amerikan İş Konseyi Yönetim Kurulu Başkanlığı ve İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı Yönetim Kurulu üyeliğini de üstlenen Akın Öngör, Yaşar Üniversitesi güncel bilim söyleşileri dizisi kapsamında düzenlenen ‘Liderlik ve Değişim Yönetimi’ başlıklı söyleşiye konuk oldu. İş hayatından edindiği bilgileri ve tecrübeleri öğrencilerle paylaşan Öngör, etkili bir liderde olması gereken özellikleri şöyle anlattı:

“Etkili ve güçlü bir lider öncelikle vizyon sahibi olmalı. 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılışı küreselleşmenin hız kazanacağının adeta bir işaretiydi. Dolayısıyla bu değişimi görüp, olası senaryolara göre hareket etmek oldukça önemliydi. Türkiye ekonomisinin de dünya ekonomisiyle bütünleşeceği bir dönemde biz de en iyisi olalım diyerek yola çıktık. Önümüze doğru, akıllı ve gerçeklere dayalı bir vizyon koyarak dünyanın da en iyi bankalarından biri olmayı başardık. Hiçbir torpil kullanmadan sadece bileğinin hakkıyla yer alan kişilerden oluşan çok başarılı bir ekip kurduk. Etkili bir lider, en iyilerle çalışacak kadar kendisine güveni olan bir liderdir. Eski köye yeni adet getirerek yeni fikirlere açık olduk, yeni ve mevcut sistemleri sorguladık. Yani yaratıcılık ve inovasyon yönetimine önem verdik. Aman değişmeyelim, mevcut durumu koruyalım mantığı ise çok yanlış. Değişmeyi başaramayan kurumlar dışarıda kalır bu nedenle değişim yönetimine hakim olmak şart. Ve nihayetinde kararlı bir şekilde ve dinamizm yaratarak sonuca vardık”  

HEP BERABER HAREKET ETMELİ   

Çalışanlarını nasıl motive etmeye çalıştığını ve Türkiye’de kabul görmüş yönetim anlayışına nasıl aykırı bir duruş sergilediğine değinen Akın Öngör, “Aslında Türkiye’deki hakim kültüre farklı bir duruş iş hayatında avantaj sağlıyor. Türkler genellikle kendi içine kapalı bir çalışma anlayışına sahip. Ancak hep birlikte hareket edildiği zaman daha çok verim alabiliyorsunuz. Adaletli davranarak, kadın erkek eşitliğini sağlayarak, hiç kimseye torpil yapmayarak, üstlendikleri görevi başarıyla yerine getirdiklerinde ödüllendirerek, değişik fikirlere açık olup bu fikirleri takdir ederek, takım çalışmasını teşvik ederek ve en iyi teknolojiyi kullanmalarına olanak vererek çalışanlarımızı motive etme anlayışını benimsedim. Ayrıca Türkiye’deki tüm çalışanlarımızın beklentilerini anlayabilmek için her 3 ayda bir büyük spor salonlarında vizyon toplantıları gerçekleştirdik. Neredeyse 2 yıl boyunca konuşmaktan çekinen çalışanlarımız zamanla taleplerini çekinmeden dile getirmeyi başladılar” dedi.   

DUYGUSAL ZEKA OLMAZSA OLMAZ

Liderlikte duygusal zekanın önemine değinen Öngör, “Liderlikte yüzde 25 civarında analitik zeka, yüzde 75 oranında da duygusal zeka gerekli diyebilirim. Bu nedenle duygusal zekamızı geliştirmek çok önemli. Duygusal zekayı geliştirebilmek için öncelikle kişi öz farkındalık kazanmalı. Ben kimim, kendimi nasıl görüyorum, yaşam felsefem ne, hayattan neler bekliyorum gibi soruları kendi içinde bulabilmeli. Kendini yönetebilmeli yani isteklerini, dürtülerini, kıskançlıklarını, sevgisini, duygusal hallerini kısacası iç halini yönetebilmeli. Kendini hep daha da iyisini yapabilmek için motive edebilmeli. Aldığı karalarda kendisini başkalarının da yerine koyabilmeyi bilmeli yani empati duygusunu geliştirmeli. Sosyal becerilerini de geliştirebilmeli ki insanlarla anlaşamadığı noktada etkin ve sakin kalabilsin” diye konuştu.