Z kuşağını kazanan kazanır

Yaşar Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özlem Alikılıç, siyasi parti adaylarının bu sene ilk defa oy kullanacak 6 milyon gence hitap edebilmeleri için gençlerin ilgi duydukları platformlardan aracısız bir şekilde iletişim kurmaları ve onların sorularını yanıtlamaları gerektiğine dikkat çekti.

Siyasi adaylar gençlerle aracısız iletişim kurmalı

Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı Seçimi için oluşturulan seçim takvimi YSK tarafından açıklandı. Adayların propaganda ve iletişim kampanyaları süreci 18 Mart’ta başladı. Yaşar Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özlem Alikılıç, siyasi parti adaylarının bu sene ilk defa oy kullanacak 6 milyon gence hitap edebilmeleri için gençlerle doğrudan, aracısız bir biçimde ve onların ilgi duydukları platformlardan iletişime geçmelerini ve gençlerin sorularını yanıtlamaları gerektiğine dikkat çekti.

Bu sene 6 milyon genç ilk defa oy kullanacak. Siyasi adayların, kendilerine eskiden beri oy veren artık kemikleşmiş seçmenindense kararsız gençlere yönelik iletişim kampanyaları yapmaları gerektiğine dikkat çeken Yaşar Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özlem Alikılıç, “Gençler için birebir iletişim oldukça önemli. Bu iletişimin hangi kanaldan yapıldığı elbette önemli olsa da, altını çizmemiz gereken husus birebir iletişimin büyük önem taşıması. Bu iletişim bir sosyal medya platformundan da olabilir. Önemli olan onlarla birebir iletişim kurabilmek. Siyasi kişiler, adaylar, genellikle bir sosyal medya sorumlusu ile seçim dönemi  çalışıyorlar. Bu bazen bir ajans bazen de bir gönüllü aracılığı ile oluyor. Ancak bu çok da sağlıklı değil. Adaylar bir aracı ile değil kendileri aracısız şekilde iletişim kurmalı. Özellikle soru-cevap, münazara şeklindeki etkinlikler etkileşim, ikna ve işbirliği açısından çok olumlu sonuçlanıyor” dedi.

“BİR TARAF OY İSTİYOR, BİR TARAF SESİNİN DUYULMASINI”

Oy veren ve oy isteyen kesimin beklentilerinin farklı olduğundan bahseden Prof. Dr. Alikılıç, “Oy veren kişilerde hem yaş hem de hızlı teknolojiyle gelişen dünyaya, farklı bir bakış açısı söz konusu. Yani her iki taraf da farklı bir dünyaya bakıyor aslında. Her iki tarafın temsil ettiği dünyaya dair bakış açısı birbirinden farklı. Bir tarafta büyük ve hızlı bir değişime adapte olmak için güçlü bir motivasyon var, öteki tarafta ise statüko ve gelenekselcilik var. Bir tarafta sürekli değişime ayak uydurmaya çalışan bir yapı var, diğer tarafta da değişmeye direnen, bir bakıma skolastik bağdan kopmayı akıl edemeyen, geleneksel bir yapı var. İşte bu birbirine benzemeyen, “oy isteyen ve oy veren” iki farklı grubun talepleri aslında pek örtüşmüyor. Bir taraf kendi doğrularını söyleyip oy istiyor, diğer taraf da sesinin duyulmasını ve gelişimle gelecek olan değişimi istiyor. Bu değişim artık günümüzde o kadar hızlı ki, 4 yıl önceki seçimde oy veren ile 4 yıl sonraki seçimde oy verenlerin profilleri çok yakınmış gibi görünse de son dört yılda içinden geçtiğimiz küresel krizler ve yaşananlara bakıldığında, dört yıl önceki 21 yaşındaki genç seçmen bu yıl 25 yaşındayken daha farklı düşünüyor. Eskiden örneğin, 1980 ile 2000 arasındaki oy verme desenleri benzeşirken 2000-2020 arasındaki farklar çoğalıyor” diye konuştu.

İHTİYAÇLAR DEĞİŞİYOR

“Kültürümüzde büyükler çocuk ve gençlerin sözlerine ve kararlarına göre hareket etmek, onların fikrini almak fazla yaygın değildir. Büyük sözünün geçtiği topraklarda yaşıyoruz” diyen Alikılıç, “Bizler bu kültürle beslenmiş bir toplumuz. Lakin yeni dünya düzeni bize de yeni şeyler öğretiyor, çocuk ve gençlerin de sözlerine, fikirlerine dikkat edilmesi gerektiğini gösteriyor. Bu değişim bizde de yavaş yavaş gerçekleşiyor. Özellikle yeni nesil, bu coğrafya dışındaki kapıları da açıp farklı kültürleri görerek daha küresel normlar, adetler ve davranış modelleri geliştiriyor. Kimisi buna Amerikan, Batı kültürü dese de biz aslında popüler olan kültürü kolaylıkla sahiplenebiliyoruz. Bu popüler kültür içinde; büyüklerin gençlerin sözlerini dikkate alması, düşünce, fikir ve kararlarına saygı duyması, onların taleplerini ciddiye alınması gibi ihtiyaçlar da var” dedi.

Z KUŞAĞI ETKİLEŞİMİ VE GÖRÜNÜR OLMAYI SEVİYOR

Z kuşağının çevreyle ve dünyayla ilgili farkındalık seviyesi yüksek bir kuşak olduğunu aktaran Alikılıç, şunları söyledi:

“Teknolojinin onlara verdiği teknik desteklerle tepkilerini farklı şekillerde dile getirebiliyorlar. Sosyal medyada bir araya gelip tartışıp konuşuyorlar ve bu konuları gerçek dünyaya taşıyorlar. Siyasilerin karşısında bugün daha endişeli ve aktivist bir nesil var. Siyasi liderlerin oluşturacakları iletişim kampanyalarında gençleri dinlemeleri ve onların tercihlerine saygı duymaları, beklentilerine uygun mesajlar üretmeleri çok önemli. Adaylar, hedef kitlesini iyi analiz etmeli. Örneğin Z kuşağı, etkileşimi çok seviyor. Görünür olmayı, dinlenilmeyi ve etkileşim halini sürdürmeyi önemsiyor. Partiler, iletişim kampanyalarını hazırlarken “Nasıl bir içerik üretmeliyim ki gençler bu içeriği paylaşsın?” diye düşünmeli. Gençler için dijital tarihte kalıcı olmak onlar için çok önemli. Onlar hem kendilerinin içinde olduğu hem de sosyal medyada paylaşabilecekleri içerikler görmek istiyorlar. Deneyim yaşamayı önemsiyorlar. Z kuşağını ‘Tiktokçu Nesil’ olarak eleştirmek yerine, onlara kendilerini nasıl kabul ettirecekleri düşünülmeli. Gençler için birebir iletişim oldukça önemli. Bu iletişimin hangi kanaldan olduğu fark etmiyor. Bu bir sosyal medya platformundan da olabilir. Yüzyüze bir panelde de, bir münazarada da olabilir. Önemli olan karşılıklı iletişim kurabilmek. Adaylar, bir sosyal medya uzmanı veya basın danışmanı aracılığıyla değil kendileri aracısız şekilde gençlerle iletişim kurmalı. Özellikle soru-cevap şeklindeki panel ve münazaralar, yüzyüze buluşmalar kanalıyla gerçekleştirilen etkinlikler çok verimli.”

“KEMİK SEÇMEN YERİNE KARARSIZ GENÇLER İKNA EDİLMELİ”

Aracı olmadan iletişim kurmanın önemini hatırlatan Alikılıç, “Gençler sosyal medyadan siyasi liderlere ulaştıklarında cevap veren kişinin kendisi olduğunu sanıyorlar halbuki o belki de kendisi gibi genç bir sosyal medya uzmanı. O gencin iletişim kurduğu kişinin siyasi liderin kendisi olmadığını anlamasıyla güven sarsılıyor. Bizim için önemli olan siyasi liderlerin gençlerle iletişimini aracısız ve bire bir kurabilecekleri platformlar oluşturması. Eskiden kahvehaneler gezilir ve oy istenirdi. Ama artık sistem değişiyor. Bu mekanlar zaten o partilere oy verenlerin veya parti ve aday hakkında bir kanaati oluşmuş seçmenlerin olduğu yerler. Biz gençleri yüzer oy yani kararsızlar olarak görüyoruz. Siyasi partiler en büyük hatayı, mevcut seçmeniyle seçim iletişimini sürdürerek yapıyor. Bunun yerine, oy potansiyeli olan kararsız seçmene yani yüzer oylara yönelmeliler. Karşıt görüşteki seçmenler zaten ne yaparlarsa onlara oy vermeyecek. Onları ikna etmek için uğraşmak yerine kararsızlara gidilmeli” şeklinde konuştu.