Türk turizmine Japon modeli önerisi

Türkiye 2016 yılını turizm sektörü için olumlu geçirmedi, gerek otel ve konaklama tesislerinde doluluk oranları, gerek gelirler ve gelen turist sayılarında büyük düşüşler yaşandı. Yaşar Üniversitesi İşletme Bölüm Başkanı Prof. Dr. İge Pırnar, kriz dönemlerinde turizm sektörüne katkı verebilecek uygulamaların; iç turizme yoğunlaşma, Japonya’daki gibi bölgesel turizm modeli, stratejik ortaklıklar ve alternatif turizm olduğunu belirterek, “Kayıpları azaltmak noktasında, Avrupa ve bilhassa olumlu sinyaller alınan ve rezervasyonları yenilenen Rusya pazarında hali hazırda yapılan çalışmalar oldukça önemli. Yerli turistte de eski yanlışlardan dönülmesi, yurt içi pazara yurt dışına göre farklı fiyat uygulanmaması, promosyon ve benzeri çabalarda yurt içi pazarın öneminin anlaşılması  gerekiyor” dedi.

2016 sezonunu krizle geçiren Türkiye, bir önceki yıla göre, 10 milyon turist, 9.4 milyar dolar da gelir kaybetti. Yaşar Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme Bölüm Başkanı Prof. Dr. İge Pırnar, Türkiye turizminin, rekabette de 9 basamak gerilediğini ve 2015’de dünyada 6. olduğu sıralamayı büyük bir düşüşle 15. sırada kapattığını kaydetti. Göstergelere göre Türkiye’nin 2017 sezonunda da turizm talebinde ve gelirlerinde eski istatistikleri yakalamada zorlanacağını ifade eden İge Pırnar, kayıpları azaltmanın yollarını ve önemini anlattı.

Yaşar Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme Bölüm Başkanı Prof. Dr. İge Pırnar,

Düşüş yaşanan Rusya pazarında bu yaza yönelik rezervasyon artışları yaşandığını hatırlatan Prof. Dr. Pırnar, “Kayıpları azaltmak noktasında, Avrupa ve bilhassa olumlu sinyaller alınan ve rezervasyonları yenilenen Rusya pazarında hali hazırda yapılan çalışmalar oldukça önemli. Yine yeni pazarlara yönelmek, 2016’da genel anlamda düşüş gösteren pazarlara rağmen artış kaydedilen Ukrayna, İsrail, Litvanya ve KKTC gibi potansiyel vaat eden pazarlara önem vermek akıllı stratejiler arasında” diye konuştu.

İÇ TURİZMDE ÇEŞME ÖRNEK OLSUN

En önemli konulardan birinin iç turizme yönelmek olduğunu vurgulayan İge Pırnar, “Eski yanlışlardan dönülmesi, yurt içi pazara yurt dışına göre farklı fiyat uygulanmaması, erken rezervasyonu özendirme, promosyon ve benzeri çabalarla yurt içi pazarın öneminin anlaşılması doluluk oranlarına katkı sağlayacaktır. Aynı zamanda 2016’da 8 milyon kişiyi bulan yurt dışı çıkışların bir kısmını yurt içine çevirmekte de yardımcı olacaktır. Hatta Alaçatı ve Çeşme’de, uzun yıllardır hedeflenen iç turizm sayesinde doluluk oranlarının genel anlamda ortalamada seyretmesi ve bazı otellerin doluluk oranlarının krizde daha az etkilenmesi belki de bu konuya en iyi örnek. Aslında yıllardır tartıştığımız, müze girişinde ya da bir restoranda yerli turiste farklı yabancı turiste farklı fiyat uygulamasının açık açık yapılması ne kadar yanlışsa ve etik değilse, bir konaklama tesisinde de yabancı turiste ucuz yerli turiste daha pahalı fiyat uygulaması da bir o kadar yanlış. Bu yanlışlardan dönmek bile sektöre hareket getirecektir” dedi.

JAPON BÖLGESEL TURİZM MODELİ

Yine kriz dönemini atlatmaya yardımcı bir başka uygulamanın, son günlerde gündemde yer alan Japonya bölgesel uygulama modeli olabileceğini belirten Prof. Dr. Pırnar, “Bu model belirli tarihlerde ve tatillerde yığılma ve talep yoğunluğu yaşanan durumlarda talebi daha uzun bir döneme yaymaya yardımcı olacaktır. Ülkemizde, örneğin, okullar tatildeyken belli bölgelerde hem doluluk hem de fiyat tavan noktaya ulaşıyor. Ancak bu dönemden sonra fiyatlar ve doluluk oranları çok düşüyor.  Japon modeli gelirlerin ve karlılığın uzun süreye yayılarak artmasını sağlıyor. Bu modelde, Japonya’da tatiller bölgelere göre farklı tarihlerde yapılmakta, böylece turizm sektörüne olan talep belirli zamanlara kıyasla çok daha uzun süre canlı tutuluyor. Japon turizm modelinde öğrencilerin 15 günlük yarıyıl tatilinin başlangıcı farklı bölgelere göre değişiyor ve toplamda 2 aya yayılıyor. Bu bağlamda Japon öğrencilerin tatil süresinde ülkelerinin farklı bir bölgesinde konaklamaları, tatil yapmaları ve gezmeleri hem kültürel birikimlerini artırıyor, hem ülkelerini tanımaya yardımcı oluyor, hem de turizm sezonunun uzatılmasını sağlıyor” diye konuştu.

STRATEJİK ORTAKLIK ÖNERİSİ

Kriz dönemini atlatmaya yardımcı olabilecek önerilerden birinin de resmi olmayan, belirli olumlu amaçlara ulaşmak için şirket veya tarafların birleşmesi ile oluşturulan stratejik ortaklıkların artırılması olduğunu ifade eden İge Pırnar, “Bu bağlamda stratejik ortaklıkların başlıca uygulama alanları; ortak pazarlama, reklam, satış ve/veya dağıtım, marka ortaklığı, pazar geliştirme ve uluslararasılaşma, teknolojik lisans ve transfer, bilgi paylaşımı, Ar- Ge anlaşmaları, süreç iyileştirmeleri, dış kaynak fırsatlarının yaratılması, bölgesel ortaklık, yatırım ortaklıkları, tedarik ve satın almalarda işbirliği ve kaynak yönetimi ile sürdürülebilirlik” diyerek, bilhassa kriz durumunda firmalara büyük fayda sağlayabildiğini söyledi.

TURİZM ÇEŞİTLİLİĞİ VURGUSU

Turizminin en önemli çıkış noktası olan turizm alanlarında çeşitlendirmeye gidilmesinin, her zaman olduğu gibi kriz döneminin de vazgeçilmez konusu olduğunu belirten Pırnar, “Turizm, mutlaka 12 aya yayılmalıdır. Bu konuda, termal, kültür, sağlık, eğitim, inanç, yatçılık, spor, gastronomi, yavaş turizm, macera turizmi, dizi ve film turizmi ve sürdürülebilir ekoturizm, en güçlü potansiyeli olan dallar olarak ortaya çıkıyor. Ülkemizde son yıllarda güzel örnekleri olsa da daha da yaygınlaştırılmalı” dedi.