Kadına masallarda da rahat yok

Kadının toplumdaki rolünün işlenişi masallardan günümüze pek de değişmemiş

Birçok masalı kadının toplumdaki rolü açısından inceleyen Toker, “Küçücük bir çocuğa, büyülü dünyaların kapısını açan masallarla kadının toplumdaki rolü ilginç bir şekilde karşımıza çıkıyor. Kül Kedisi, Pamuk Prenses, Kurbağa Prens gibi masallara baktığımızda, kadının güzel olma zorunluluğu, bağımsızlık korkusunun pekiştirilmesi, sadık ve itaat eden kadın modelleri ön plana çıkıyor. Kurallar ve değerler; periler, kahramanlar, prensesler ve prensler aracılığıyla gelecek nesile aktarılıyor. Toplumsal kodlar, bilinçaltına enjekte ediliyor. O çocuğu, içine gireceği toplumun kurallarına gizliden gizliye alıştırırken, edineceği sosyal kimliğin gerekliliklerini içselleştirmesine neden oluyor” dedi.

Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Huriye Toker, yıllardır anlatılagelen klasik masallardan günümüzde medyadaki kadının rolünü ve işlenişini karşılaştırdı.
Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Huriye Toker, yıllardır anlatılagelen klasik masallardan günümüzde medyadaki kadının rolünü ve işlenişini karşılaştırdı.

MASALLARA FARKLI BAKIŞ

Herkesin çocukluğunda, uyumadan önce dinlediği, kahramanlarının yerine kendini koyup hayaller kurduğu masallara farklı bir açıdan bakan Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Huriye Toker, kadının toplumdaki rolünün işlenişinin masallardan günümüze pek de değişmediğini kaydetti. Huriye Toker, “Masalları dikkatlice okuduğunuzda, pek de öyle masum olmadığını görüyoruz. Masallar, çocukların başka dünyalarla tanıştıkları ve en çok mutlu oldukları, ilgilerinin en yoğun olduğu ilk alan. Bu nedenle, üzerlerindeki etkileri ve yaşamlarındaki güçleri hiç de azımsanmayacak boyutta. Masallardaki karakterlerle kendilerini sürekli özdeşleştirmeleri, o rolleri benimseyip hayatlarına geçirmeleri, masalların etki ve sorumluluklarının altını daha da derin çizmemizi gerektiriyor” diye konuştu.

SİNDİRELLA DA BASKI GÖRDÜ

Doç. Dr. Toker, “Masallar, toplumsal cinsiyetçi rolleri pekiştirir, toplumsal verinin yansımasıdır. Masallarda dayatılan birçok öğreti var. Kadın güzel olmalı, sadık, kurallara uyan, itaat eden kadın modeli vurgulanıyor. Çirkin kadınlar evde kalmaya mahkum. Üvey annenin ayna sorgusunda ayna aslında toplum. Üvey anne, aslında toplumun beğenisi için aynaya bakıyor. Aynanın görüşü toplumun görüşü. Eğer Sindirella, 12’den sonra eve gelirse yaşamı felakete dönüşüyor. Gece saat 12’den sonra dışarıda kalan kadın, cezalandırılır mesajı mevcut. Gelecek nesile de böyle aktarılıyor. Sindirella ve Pamuk Prenses de üvey anneleri tarafından büyütülen, sevgisiz kalan kadınlar. Dolayısıyla kendilerine gelen ilk prens, onların hayalindeki kurtarıcı ve eksik kalan sevgi, erkeğin koruması altına girilerek tamamlanıyor. Kırmızı Başlıklı Kız da sisteme aykırı davranıp yolda giderken kurtla konuştuğu için cezalandırılıyor, kurt hem onu hem de ninesini yiyor. Yüzlerce yıl sonra bile çizgi filmlerde yeniden boy gösterip, günümüz çocuklarının yakasını bırakmıyorlar, örneğin günümüzde kız çocukları, Barbie’nin de katkısıyla, prenses olma istekleri ve takıntılarıyla baş başalar” diyerek masallarda işlenen kadının rolünü anlattı.

YSR masal (4) (Medium) (Small)

Masalları günümüze uyarladığımızda da benzer mesajların verilmeye devam ettiğini vurgulayan Huriye Toker, “Bağımsız olmak isteyen kadına, toplum destek verip ona övgüler yağdırırken bağımsız olan kadın ise özgürleştikçe aynı toplum tarafından yavaş yavaş dışlanıyor. Ülkemiz televizyon ekranlarından, ailelere kız çocuklarını okula göndermeleri, onları erken evlendirmemeleri ve hatta öldürmemeleri öğütleniyor. Yasada ve görünürde fırsat eşitliğine sahip olan kadın, yaşamın içinde ise eşit değil. Televizyon haberleri, eğlence programları, diziler, gazeteler ve dergilerin yayınlarında, masallardaki gibi bir söylem söz konusu. Dizilere baktığımızda, kadın karakterlerin başına ne gelirse gelsin aile kurumunun devamlılığı esas. Karakterlerin, evlenmek ve anne olmak tek istekleri. Alternatif kadın modellerini vermek yerine, geleneksel toplumun istediği gibi kadın rolleri veriliyor. Günümüz erkek ve kadın halleri, bozulmuş olarak gösterilerek kendi tanımlarını normalleştirmeye çalışıyorlar. Bir süre sonra bu normalleşmeyi de sorun olarak görmemeye başlıyoruz. Bu adaletsiz cinsiyet temsili, kadının toplumda sessizleştirilmesine ve marjinalleştirilmesine destek veriyor” dedi.

Daha önce de hazırladığı tezinde, Norveç ve Türkiye’deki gazetelerde kadınlarla ilgili haberlerin işlenişini, ne kadar yer bulduğunu araştıran Doç. Dr. Toker, bu bilgileri de paylaştı. Toker, “İnsan hakları, kadın haklarına ilişkin haberler Türkiye’de yüzde 1, Norveç’te yüzde 1.7 oranında yer buluyor. Haber fotoğraflarında ise iki ülkede de erkeğin, iki kat daha fazla görünmesi dikkat çekiyor. Ciddi haberlerde, Türkiye’de sadece yüzde 4, Norveç’te ise yüzde 3 kadın gazetecinin imzası bulunuyor. Erkek ana aktörün, her iki ülkede de kadın ana aktörden en az 3 kat fazla temsili mevcut. Bu rakamlar bize aynı masallarda olduğu gibi medyada da dengesiz cinsiyet temsilini gösteriyor” diye konuştu.