Korku politikaları, AB’nin dağılmasından daha tehlikeli

Yaşar Üniversitesi akademisyenleri Yrd. Doç. Dr. Gökay Özerim ve Yrd. Doç. Dr. Serpil Kahraman, Birleşik Krallık‘ta yapılan referandumda AB üyeliğinden ayrılma sonucun çıkmasının uluslararası ve ekonomik etkilerini değerlendirdi. Referandumun, AB karşıtlarının değil, korku politikaları ve popülizmin zaferi olduğunu söyleyen Özerim, “Göç karşıtlığı ve İslamofobi üzerinde inşa edilen bu korku politikaları, AB’nin dağılmasından daha da önemli bir tehdide işaret ediyor” dedi.

Yaşar Üniversitesi AB Merkezi Müdürü ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Gökay Özerim, referandumun sanılanın aksine bir anda ülkeyi AB üyeliğinden çıkarmayacağını, AB yasalarına göre, Birleşik Krallık ve Birliğin önünde çerçevesi belirli en az 2 yıllık bir sürecin olduğunu, anlaşma sağlanamazsa süresi tam kestirilemeyen bir sürecin yaşanabileceğini belirtti.

aşar Üniversitesi AB Merkezi Müdürü ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Gökay Özerim
Yaşar Üniversitesi AB Merkezi Müdürü ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Gökay Özerim

İSLAMOFOBİ AVRUPA’DA YÜKSELİYOR

Referandum süreci boyunca AB’den çıkmak isteyenlerin temel argümanlarının, İngiltere’nin bağımsız politikalar izlemesini sağlamak, göç krizinin etkilerinden kurtulmak ve AB’ye aktarılan parasal desteğin fazlalığının oluşturduğunu ifade eden Özerim, “Referandum süreci, özellikle popülist partilerin toplumdaki mevcut kaygılarla korkuları nasıl körükleyebileceğini ve bunlar üzerinden fikirlerine destek sağlayabileceklerini göstermesi açısından kaygı verici. Özellikle göç karşıtlığı ve İslamofobi üzerinde inşa edilen bu korku politikaları, 2000’li yılların başından beri Avrupa’da yükseliyor. Bu politikaların referandumda başarı kazandığını gören Avrupa’daki diğer popülist politikacılar, hiç kuşkusuz benzer söylemleri politikalarına daha fazla eklemleyecekler. Sanırım bu, AB’nin dağılmasından daha da önemli bir tehdide işaret ediyor” diyerek uyarıda bulundu.

NE KOPARIZ, NE DE DAHA FAZLA YAKINLAŞIRIZ

Türkiye açısından baktığımızda Brexit’i ne AB’den kopuşa ne de daha fazla yakınlaşmaya yol açacak bir gelişme olarak görmememiz gerektiğini belirten Gökay Özerim, “AB kendi içerisinde halihazırda üye devletleri bir arada tutma telaşına girdiğinde yeni bir devletin üyeliği gündemin daha da arka sıralarına itilebilir. Ancak Birleşik Krallık’taki referandum kampanyaları süresince, AB karşıtı grubun en önemli savlarından birini Türkiye’nin gerçekleşebilecek AB üyeliğinin tehdit olarak gösterilmesi oluşturuyordu. Uzun yıllardır AB içerisinde, Türkiye karşıtlarının kullandığı bu görüşlerin daha da abartılarak, yer yer çarpıtılarak gündeme getirildiğini gördük. AB’nin, Türkiye’nin üyeliğine dair bu propagandalara senelerdir yeterince ses çıkaramaması, bir üye ülkenin ayrılması gibi kendi geleceğine zarar verecek bir kararın çıkmasında etkili oldu. Bu gerçeği, AB destekçisi Avrupalı politikacılar da görebilirse Türkiye’yi AB’nin dışına iten değil, tanıtan ve entegre eden söylemin yaygınlaşmasının ve karşıt propagandaları önlemenin her iki taraf için de ne kadar önemli olduğunun da farkına varılabilir” dedi.

BREXİT EKONOMİYİ NASIL ETKİLER

Yaşar Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Serpil Kahraman, referandum sonucuyla beraber yalnızca İngiltere ve AB’nin değil, küresel piyasaların da olumsuz etkilendiğini belirtti. Kahraman, “Türkiye için de özellikle ticaret ve finans piyasalarını etkilemesi kaçınılmaz. İngiltere, Türkiye’nin özellikle tekstil, otomotiv ve küçük elektronik aletler gibi sektörlerin başı çektiği, en yüksek hacimli ticaret ortaklarından biri. Ayrıca turizm gelirimizde de önemli bir paya sahip. 2015 yılı itibariyle, 10,5 milyar dolar ile Almanya’dan sonra ikinci büyük ihracat ortağımız, ithalatımız ise 5.5 milyar dolar seviyesinde” dedi.

Yaşar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Serpil Kahraman Akdoğu, karşılıksız alacaklardaki artışa dikkat çekerek uyarılarda bulundu.
Yaşar Üniversitesi  Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Serpil Kahraman

Finans piyasalarında da referandumun etkisinin sert olduğunu kaydeden Serpil Kahraman, “İngiliz sterlini, ABD doları karşısında son 31 yılın en düşük seviyelerini görürken, Euro bazında ise yüzde 7 civarında değer kaybetti. Sterlin/TL paritesi de hızla düşüşe geçerek 3.92’ye kadar gerilerken, dolar/TL paritesi ise 3,003 TL seviyesinin üstünü test etti. Dolar/TL paritesinin 2.98-3.0 TL kritik seviyelerinde direnç göstereceğini düşünüyorum. Altın da sert yükselişte. Borsa İstanbul’da da BIST 100’de 98 hisse değer kaybetti, endeks de güne yüzde 5’lik değer kaybıyla başladı. Sterlin’in değer kaybı orta vadede yüzde 15’i bulacaktır. Dolayısıyla, önümüzdeki süreçte finans piyasalarında oynaklık ve belirsizlik sürecek olup yatırımcılar, daha güvenli liman olarak gördükleri ABD doları, ABD tahvilleri ve altına yönelmeye devam edeceklerdir” diye konuştu.

PİYASALARDA TL TALEBİ ARTABİLİR

Merkez Bankası’nın, ilk etapta döviz ihalelerine başlayabileceğini ve TL likiditesinin gevşeyeceğini belirten Yrd. Doç. Dr. Kahraman, “Bankacılık sektörü, döviz rezervlerini temin etmek isteyecek, haliyle bu durum piyasalarda TL talebini artıracaktır. Krizin etkilerinin derinleşmesi halinde, munzam karşılıklarına müdahale de beklenebilir. Esasen, piyasalarda aylara yayılacak olan etkiler beklemeliyiz” dedi.